بَاب
فِي بِنَاءِ
الْمَسَاجِدِ
12. Mescid İnşası
İslam'da
esas olan mescidlerin inşasını ön plana almak değil, mescidi dolduracak
insanları yetiştirmektir. Mescitlerin inşasında ana hedef de, ibadet yapacak
müslümanların huzur ile ibadet yapmalarına imkan sağlamaktır. Başka bir ifade
ile islami bir cemaat teşkil edecek olan müslümanların bir araya gelmesine
imkan hazırlamaktır. Nitekim Resulullah'ın Mescidi'-nin her tarafı açık hurma
liflerinden dökülen yağmur damlaları, altlarındaki kumlarda görülen ayak
izleri, caminin içindeki insanları bir şuur içinde yüceltmiş, "La ilahe
illellah" kelimesinde toplamış, Peygamber ile kucaklaştırmış, o sıcak
sevgiden bir din ve bir cemaat zuhur etmiştir. O cemaatin sıcak bağları bütün
bir insanlığı sarmış yeni bir medeniyet meydana çıkarmıştır. Bütün bunlar
cemaatlerin mescitlerde toplanmasından neş'et etmiştir. Çünkü İslam'da mescid
hem ibadet yeri, hem eğitim ve öğretim hem de İslam devletinin merkezi ve
toplantı yeridir.
Bunun
içindir ki Resulullah Mekke'den Medine'ye gelişinde, İslam devletinin
kuruluşuna Kuba'da ilk mescidi yaparak başlaması mescidin esas hedefini
göstermiş oluyordu. Medine'de ise, evini mescidin içinde yaparak, hem talim,
hem de öğretim görevini yerine getirmedeki stratejisini belirlemiş oluyordu.
Bütün
bunlar gösteriyor ki İslam'da mescid: İslam ümmetinin hem dini, hem dünyevi
bütün meselelerin görüşüldüğü yerdir. Görüyoruz ki: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemv.)’in Mekke'den Medine'ye hicret edenleri Medinelilerle kardeş
yaptığı yer mescid: düşmanları ile sulh antlaşması yaparak müslümanlara nefes
aldırdığı yer yine mescid, bütün müslümanların bir lider etrafında toplanıp
İslami cemaat oluşturdukları merkez mescid, geleceğin alimlerinin öğrenim
gördüğü yer mescid, misafirlerin ağırlandığı yer mescid, fakirlerin doyduğu yer
mescid, Kur'an'ın öğrenildiği, Hadisin tatbik edildiği yer mesciddir. Dünya' da
sulh ve sükun istenirse, onun yeri yine mescid olacaktır. Mescidin dışında hak,
huzur ve sükun olmasına imkan yoktur....
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الصَّبَّاحِ
بْنِ
سُفْيَانَ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
بْنُ
عُيَيْنَةَ
عَنْ
سُفْيَانَ
الثَّوْرِيِّ
عَنْ أَبِي
فَزَارَةَ
عَنْ يَزِيدَ
بْنِ الْأَصَمِّ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ مَا
أُمِرْتُ
بِتَشْيِيدِ
الْمَسَاجِدِ
قَالَ ابْنُ
عَبَّاسٍ
لَتُزَخْرِفُنَّهَا
كَمَا
زَخْرَفَتْ
الْيَهُودُ
وَالنَّصَارَى
İbn Abbas (r.anh)’dan
dedi ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu; "Ben mescidleri
yükseltip, genişletmekle emrolunmadım."
İbn Abbas dedi ki:
"Vallahi siz yahudi ve hıristiyanların (kilise ve havralarını)
süsledikleri gibi, mescidleri süsleyeceksiniz. "
Diğer tahric: Merfu'
kısmı sadece Ebu Davud rivayet etmiştir. Mevkuf kısmını Buhari ta'lıkan rivayet
etmiştir.
AÇIKLAMA: Hadis-i Şerifin birinci bölümü merfu, ikinci
bölümü mevkuftur. Merfu olan bölümde, Hz. Nebi ihtiyaç fazlası olarak camilerin
genişletilme ve yükseltilmesine Cenab-ı Allah'ın izin vermediğini ifade
etmiştir.
İkinci
bölüm ise, İbn Abbas'ın sözüdür. Fakat bu gibi hususlar, rey ve ictihad ile
bilinemeyeceği için ulema bu kısmı da merfu hükmünde kabul etmişlerdir.
Tibi
ikinci bölümün başındaki "lam"ı kesre okuyarak talil ifade ettiğini
ve hadisin tamamının Resulullah'ın sözü olup merfu olduğunu söylemişse de bu
görüş pek rağbet görmemiştir. Ulemanın çoğunluğu bu "Iam"ın kasem
için olduğunu ve bundan sonraki kısmın İbn Abbas'ın sözü olduğunu
söylemişlerdir. Terceme de buna göre yapılmıştır.
İbn
Abbas bu bölümde, camilerin süslenip püslenmesini doğru saymamakta ve onu
Yahudi ve Hıristiyanların adetlerine benzetmektedir.
Hattabi'nin
bildirdiğine göre, mescidleri ilk tezyin eden Velid b. Abdilmelik b. Mervan
olmuştur. Fakat çoğu alimler, fitne olmasın diye seslerini çıkarmamışlardır.
İbn
Mace'nin rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (S.A.V.), "Sizi, benden
sonra Yahudi ve Hıristiyanların kilise ve havralarını dikkat çekecek şekilde
tezyin ettikleri gibi mescitlerinizi tezyin edeceğinizi görüyorum"
buyurmuştur.
Ayni,
"Bununla ashabımız (Hanefiler) mescidleri nakışlama ve süslemenin mekruh
olduğuna hükmetmişlerdir. Bunun vakıf malı ile yapılması caiz değildir. Vakıf
malını buna sarfeden kim olursa olsun öder. İnsan, kendi malı ile yaparsa
mekruh olmasına sebep, ya namaz kılanı meşgul etmesi veya malı gereksiz yere
harcamadır" demiştir.
Şevkani
de şöyle der: "Hadis, mescidlerin süslenmesinin bid'at olduğuna delildir.
Ebu Hanife'nin buna ruhsat verdiği rivayet edilmiştir. Ebu Talib de mihrabları
süslemenin mekruh olmadığını söyler."
İbn
Hacer el-Askalani meseleyi daha detaylı olarak ele almış ve beş madde halinde
incelemiştir. İbn Hacer'in sözleri özetle şöyledir:
Ulemanın
bazısı mescidleri tezyine ruhsat vermiştir ki bu, Ebu Hanife'nin kavlidir.
Ancak bununla mescidleri ta'zim hedef alınmalı ve masraflar beytü'l-mal'den
yapılmamalıdır.
Bu
meselede değişik veçheler vardır. Şöyle ki:
1.
Camilerin süslenip güzelleştirilmesi namaz kılanı meşgul ediyor ise ittifakla
mekruhtur.
2.
Süsleme, öğünmek ve gösteriş için yapılıyor ise, bu da mekruhtur. Bırakın
süslemeyi bu maksatla cami inşa etmek bile mekruhtur.
3.
Camiyi sağlam yapma ve bu maksatla kireç vs. gibi maddeler kullanma bize göre
caizdir, mekruh değildir. Buhari ve Müslim'in Osman b. Af-fan'dan rivayet
ettikleri: "Her kim Allah için bir mescid inşa ederse, Allah da onun için
Cennette bir köşk inşa eder." Hadis-i Şerifi ile yine Hz. Osman'ın
hilafeti esnasında mescide yaptığı şeyler bu görüşümüze delildir. Ebu Davud'un
rivayet ettiği "Ben mescidleri yükseltmekle emrolunmadım" mealindeki
(üzerinde durduğumuz) hadis, bu görüşümüze muhalif değildir. Çünkü burada
nehye delalet eden bir şey yoktur. Bir şeyle emrolunmamak, onun mekruh olmasını
gerektirmez. İbn Abbas'ın sözleri ise, mevkuftur. Hükmen merfu olduğunu kabul
etsek bile bu cemaatı, meşgul edecek derecede mescidi nakışlama ve süslemeye
hamledilir.
4.
Mescidleri, halkın mallarını zorla alarak inşa etmek haramdır.
5.
Vakıf’ın (cami inşası için olmayan) vakıf malı ile cami inşa ettirmesi de
haramdır.
İbn
Hacer'in bu sözlerinden ve Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a.)ın Kabe-i Muazzama'yı
inşa edip binasını yükseltmesinden, camileri sağlam ve yüksek yapmanın caiz
olduğu hükmüne varmak mümkündür. Camiyi tazim maksadıyla süslemenin imam Azam hazretlerine
göre mekruh olmadığı da yukarıda kaydedilmiştir.
Bazı Hükümler
1.
Hadis, camilerin ihtiyaç yokken yükseltilip, ihkam edilmesinin doğru
olmadığının delilidir. Ancak bu, yukarıda da işaret edildiği gibi te'vile
uğramıştır.
2.
Camilerin altın, gümüş, kristal veya buna benzer şeylerle cemaati meşgul edecek
şekilde tezyini mekruhtur.